Sabih Samur'un Türklük Tanımı




Dün benim için için çok önemli bir gündü. 1992 yılında vurulan Muavenet Muhribimiz benim hayatımda kırılma noktasıdır.
Türklük şuurumun tavan yapmasına yol açan olaydır. Deniz Kuvvetlerinden tüm izleri silinmiş bu hazin öykünün tarafımdan tekrar yazılmaya çalışılması ve adının Patent Enstitüsüne kadar müracaatı ile devam eden çok uzun bir süreç...
Bir çok makalemde Muavenet'i gündeme getirecek, hesabını soracak doğru kişiyi, O Türk oğlu Türkü aradım durdum 21 sene boyunca!
Geçen hafta Murat Altun dostumuzla yapmış olduğumuz Memleket sohbetlerinden birinde Ekim ayı programını sorduğumda laf döndü dolaştı ve yine Muavenet'e geldi.
Şahlanış Hareketi Genel Başkanı olan Sn. Altun'a fikrimi söyledim. O da sağolsun çok sıcak baktı. "Böyle bir çıkış yapmak bizim için şereftir" dedi.
Yer ve metin üzerinde mutabakat sağlandı, resmi izinler alındı.
Ve dün yağmurun, soğuk havanın dahi engel olamadığı güzel bir İstanbul'un Beşiktaş akşamında tarihi açıklama yapıldı.
Atatürk'ten sonra Türkiye Cumhuriyeti'nde bir ilk gerçekleşti. Bir Genel Başkan ilk defa Amerikan Vatandaşlarına seslendi.

Ne dedi Murat Altun?

"3 maddem var" dedi. "Bunların gerçekleşmesini istiyorum, gerçekleşene kadar da takipçisiyim" dedi.

İşte o maddeler işte O Cesur Yürek!

"Bugün, 02 Ekim bizim için çok önemli ve hicran dolu bir gündür!
02 Ekim 1992 tarihinde dostumuz ve müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri ordusuna ait olan Saratoga Uçak Gemisinden fırlatılan 2 adet sea saparow tipi füze ile MUAVENET adlı muhribimiz kaptan köşkümüzden vurulmuştur.
Malumunuz üzerine kaptan köşkü vatan toprağı olarak geçer, buraya yapılan bir müdahale savaş sebebi olmasına ve 5 değerli Türk evladı şehit olmasına rağmen Türk Ordusu karşı ateşte bulunmamıştır.
Bu konu zaman içinde tarafınızdan kapanmış ama tarafımızdan kapanmamıştır.
Bugün 2 Ekim 2013. Yaramız, acımız tüm sıcaklığı ile tazedir, günceldir.
Ben Şahlanış Hareketi Genel Başkanı Murat Altun olarak Yüce Türk Milleti adına 3 isteğimi buradan,
Beşiktaş'tan; Barbaros Hayrettin'in yanından, Denizcilik Müzemizin önünden sizlere seslenerek dile getiriyorum:

1- 5 Şehidimizin ve gazilerimizin maddi ve manevi kayıplarının resmi olarak tazmin edilmesi.

2- Amerika Birleşik Devletleri olarak Türkiye Cumhuriyeti'nden RESMİ OLARAK (YAZILI) ÖZÜR DİLENMESİ!

3- Üçüncü madde çok önemlidir. Muavenet'i bir Uçak Gemisi vurmuştur. MUAVENET adının yaşatılması, dost ve müttefikliğin adına yakışır şekilde devam etmesi anlamında; hali hazırda Amerika Birleşik Devletlerinde aktif görev yapan bir Uçak Gemisinin HİBE Kapsamında Türk Deniz Kuvvetlerine "MUAVENET" ismi yazılarak törenle İstanbul'da, size şu an seslendiğim yerin sahilinde teslim edilmesini İSTİYORUM!


Bu çok önemli konunun, hicran yaramızın takipçisi olacağımı bilmenizi istiyorum."

Murat Altun'a Şahlanış Hareketi kadrosuna ve onu yalnız bırakmayan bir avuç Vatansevere, bu memleketin çocuklarına
en derin saygı ve sevgilerimi arz ediyorum.

İyi ki varsınız.

Sabih Samur
Kod Adı TC







Kamer Genç'in delikanlılığını, dik duruşunu, olması gerekeni yapmasını takdir ediyoruz ve başta CHP ve MHP olmak üzere DP, HEPAR, BBP, BTP, YURT Partisi ve diğer partilerden de BEKLİYORUZ!

Yok mu İkinci bir ECEVİT & ERBAKAN ?

Devletine kalkan eli kıracak?
O Paçavrayı indirecek?

Bugünkü süreçte dümenden muhalefet yapanlar da suçludur.
Ve bir gün birileri gelir de "neden ülkeyi bu hale getirdiniz?" derse kimse demokrasi nutukları filan atmasın!

Bu memleket O.Çocuklarına peşkeş çekilmek için ve peşkeşe göz yumulması için kurulmadı!!!


Sabih Samur   30 Temmuz 2013  İstanbul








15 Temmuz 2013 DorukTürk TV İftar Yemeği
Memleket Meselesi diye çıktığımız yolda, Atatürk çizgisinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası adına, Ülkenin bölünmez bütünlüğü adına, Cumhuriyetin tüm kazanımlarını korumak ve kollamak adına...

Görüyoruz ki bizim gibi düşünen dostlarla yollarımız ortak paydada kesişmeye başladı.

İşte 15 Temmuz iftarı bu anlamda önemliydi.
Şahlanış Hareketi Lideri Murat Altun ve Kurmayları,
Yükselen Türkiye Platformu Başkanı Durmuş Çelen,
Demokrat Parti'nin ak saçlılarından, duayen Şerafeddin Lülecioğlu
ve bizler...

Çok büyük bir beyin fırtınasının oluştuğu bu akşam, önümüzdeki iki hafta sonunda meydana gelecek ÖNCE VATAN kapsamındaki Büyük Güç Merkezi'nin ilk adımıydı.

Hayırlı olsun.

Baki selamlar.

Sabih Samur










Doruktürk TV’nin lokomotif programlarından “Hukuk Ve Siyaset’e katılan,Prof Dr Işık ECE’den ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR…

1- Ülkemiz maden sahaları yabancı ülkelere gizli anlaşmalarla kredi karşılığı verildi mi?

2- Şırnak’ta doksanlı yıllarda altı mühendisimiz neden öldürüldü?

3- Dünyada ki bor rezervinin %80 ülkemizde olmasına rağmen,bu madenden faydalanabiliyor muyuz?

4- İngiltere kraliçesi ülkemize bor madeni için mi geldi?

5- Bor madeninin savunma sanayindeki rolü nedir?

6- Toryum madeni için dünyada ikinci rezerve sahibiz ama nükleer enerji üreten santral neden
kuramıyoruz?

7- Isparta da 2007 yılında düşen uçağımızda ölen bilim inanlarımız hangi madeni araştırıyordu?

8- Prof Dr Işık Ece neden Vecdet Öz’ü destekliyor?

Tüm bu soruların yanıtı Doruktürk TV de Musa Baykal ile “Hukuk Ve Siyaset”te
http://www.youtube.com/watch?v=mnX84webIeU

www.dorukturk.tv


Doruktürk Haber Gazetesi                          

Haber Müdürü
Hilmi Mısır


03 Temmuz 2013, 21:00 Güngören, İstanbul

Sabih Samur ile Memleket Meselesi

Konuk: Seccadem Islanmıyor kitabının yazarı Sadettin Turhan





Topçu Kışlası ve 31 Mart Vakası

12 Nisan'ı 13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve... ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler. Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti. İsyancıların kurduğu yeni hükümet İngilizler tarafından desteklendi.
Ayaklanmanın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların önderleri Divan-ı Harp'te yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar.
14 Mart günü Divan-ı Harb'in vermiş olduğu ilk idam kararları 13 kişinin asılması ile yerine getirilmiştir. İdam sehpaları Ayasofya Meydanı'nda Sultanahmet Adliyesinin önünde, Beyazıt Meydanında, köprübaşında, Beşiktaş'ta camii önünde, Kasımpaşa'da divanhane önünde, Sirkeci'de Sirkeci İstasyonu önünde kurulmuştur. İlk asılanlar dördüncü avcı taburu ve onbaşılardan arkadaşlarına elebaşılık etmiş olanlar olmuştur. Hüseyin Cahid ve Ahmet Rıza diye Lazkiye Mebusu Arslan Bey'le Adliye Nâzın Nâzım Paşa'yı öldürmüşlerdir. Bunu takip eden günlerde Ali Kabuli Bey'in öldürülmesine karışanlar,saraya mensup olanların bazıları, partiye muhalif gazeteciler ilk planda asılmışlardır.
 
Kaynak: Facebook alıntı

Öncelikle Demokrat Parti Genel Başkanı ve Üst Kurul Üyesi saygıdeğer arkadaşlarıma bir ata sözünü hatırlatmak isterim!
“Baba malı tez tükenir evlât gerek kazana”
Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları baba malının değerini pek bilmezler. Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu, değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter. Kişilik sahibi olan kimse baba malına güvenmez, alın teri dökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar, dolayısıyla onu dikkatle harcar.
Demokrat Parti’nin de şerefli geçmişinden günümüze intikal etmiş onurlu bir ismi ve dededen, babadan kalan mirası vardır. Bu isim ve miras binlerce partilinin yıllarca çocuklarından ve ailesinden tasarruf ettikleri zaman ve alın terinin onurlu bir neticesidir. Parti malı yetim malı gibidir; Parti malının koruyucuları onu imar eder, verimli hale getirir, çoğaltabilir fakat bu mal asla satılamaz, satın alınamaz, paylaşılamaz, bağışlanamaz ve istimlâk edilemez.
Tarafıma gelen bir bilgiye göre Pazar günü yapılacak GİK toplantısında partimizin mal varlıkları hakkında tarihi bir karar alınacakmış, ancak unutulmamalıdır ki alınacak bu kararın manevi vebali çok büyüktür ve tasarrufta bulunanlar asla iflah olmaz.
Partimizin üst yöneticisi değerli arkadaşlarım, arkanızı dönün ve partimizin geçmişine bir bakın; Geçmişte hangi yönetim parti malı sattı ya da birilerine peşkeş çekti? Rahmetli Menderes, rahmetli Özal, Sn. Demirel, Sn. Çiller ve Sn. Yılmaz bu partinin mal varlığına mal kattılar!
Sizlerin görevi bu partinin mal varlıklarının baba malı gibi satılıp yok edilmesine göz yummak değil, bilakis korumak ve büyütmektir. Ayrıca diğer bir göreviniz de ülkemizin zorlu bir süreçten geçtiği son derece kritik bir dönemeçte siyasi çözümler ve projeler üreterek halkı irşat etmek ve gayrı milli politikalara, soyguna ve talana karşı sert bir dille muhalefet etmektir.
Sayın GİK üyelerinden Pazar günü alınacak kararlarda bu vicdani hassasiyet içinde olmalarını diliyorum.

Prof. Dr. Vecdet ÖZ

Kaynak: http://www.turkiyehavadis.com/


Balkan Türklüğünün iki kanadı vardır. Biri halen Balkanlarda yaşayan Türkler
diğeri Balkanlara ilgisini sürdüren organize dernek çatısı altında toplanmış ,
çifte vatandaşlığı elde etmiş, geldiği ülkede (özellikle Bulgaristan) mülk sahibi.
Emekli olmuş, geldiği yerlere hizmet çabasındaki insanlarımız.
Bu iki kanattan birinin yeterince rol almaması halinde ne uçmak, ne koşar
adım gitmek mümkündür. 

Balkan insanı sorumluluk almalı, sorumluluktan kaçmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, Tika gibi kuruluşlar, Türk Dünyası araştırmaları vakfı gibi gönüllü kuruluşlar bir hiyerarşi içinde bu işin birer köşesinden tutmalı.
1930'lu yıllarda, Bulgaristan'da "Turan Ocağı" adı altında, spor ve kültür klüpleri kuran insanların bu gün teknolojinin, iletişim ve ulaşımın nimetlerinden radyo ve tv den istifade etmemesinin bir mantığı yoktur. 

Artık çağımızda neredeyse her kasabada yerel tv kanalları varken bunları kullanmamanın mantığı nedir?
10 Milyonu aşkın insanımızın yaşadığı bu coğrafyayı yok farz edemeyeceğimize göre

çağın bütün imkanlarından faydalanılmalı.
Mahalli gruplar, kongreler, kurultaylar, seminerler yapılacağı gibi, büyük ölçekli bütün Balkanları kapsayacak olanlar da yapılmalı.
1945 lerde Yugoslavya'daki "Yücel" hareketini kuran fikriyat halen dimdik
ayaktadır. Makedonia ve Kosova'da Türk partisi kuranlar, bu tarz bir organizasyonda
nefer olmaya hazırdır kanaatindeyim.
Bosna'da, savaş esnasında her öldürülen Boşnak için Sırplar, "bir Türk daha eksildi" diyordu. 

Boşnaklar da mezar taşlarına Ay-yıldız, bayraklarına üç hilal çizerken; bu oluşumun dışında kalabilir mi?
Elbette, hayat da, Balkanlar da, dikensiz gül bahçesi değil. 

Kimse altın tabakta, neticeyi sunmayacaktır. 
Muhtemelen arızalar, çatlak sesler olacaktır.
Ama görünen o dur ki artılar eksilerden fazladır.
Hulasa Balkanlarda, un, şeker, yağ var iş helvayı kotarmaya kalmıştır.
Büyük düşünmezseniz büyük olamazsınız.


Saniye Sütlü

Fotoğraftaki delikanlı ile tanışıp alnından öpme fırsatım olmadı.
Akil Adamlar Tokat'ta yurdum insanına masal anlatırken, adı Onur Çalışkan olan bu delikanlı binmiş atına, almış arkasına Tokatlı'mı arslanlar gibi yürüyor.
Ben buradayım, Be...n Türk'üm, Ben Mustafa'yım, Ben Kemal'im, Ben Atatürk'üm diyor!
Memleket federasyona doğru sürüklenirken sessizce kenarda oturup, "aman sesimi çıkartırsam beni de Silivri'ye alırlar" diyen, yazdıkları kitapları satmaya çalışan sözde liderciklere gerçek liderliği gösteren Tokat Ülkü Ocakları Başkanı Onur Çalışkan,
hasretle gözlerinden öpüyorum.
Yolun açık olsun.
Yalnız değilsin, Yalnız değiliz.

Sabih Samur

Balkan Türklüğü: Suya atılan taşın, suda oluşturduğu iç içe daireler gibi,
birbirinden etkilenen, birbirinden ayrı düşünülemez daireler çizer.
Balkanlarda birbrinden ayrı düşünülemeyecek iki önemli unsur : Türklük ve İslamiyet.
Balkanlarda Türkçe konuşanlar dışında, Türkçe konuşmayan ama Türkiye ile din, kültür, tarih, ve akrabalık ilişkileri olan,
yer yer aidiyet hissi mensubiyet şuuru olan 10 milyon üzerinde insanımız var.

 Bosna, Sancak, ve Karadağ 4 milyon
 Kosova 1 Milyon
 Arnavutluk 3. 5 Milyon
 Macedonia 1 Milyon
 Bulgaristan 1 Milyon (çift vatandaşlarla birlikte)
 Romanya 500 bin
 Yunanistan 500 bin

Bu rakam, Avrupada'ki bir çok ülkenin, (Avusturya, Belçika, Lüksemburg) gibi birçok ülkenin nüfusundan fazladır.
AB: Dil, din, ırk, tarih, ve kültürü birbirinden ayrı ülkelerden oluşmuş.
Üstelik içlerinde yüz yıl birbiri ile savaşanlar var.
Üstelik 1. ve 2. Dünya savaşında karşılıklı cephelerde karşılıklı savaşmış, araya kan ,kin, güvensizlik girmiş.
Buna rağmen bir araya gelebiliyorlar. Buna rağmen, bir Gümrük Birliği,bir Para bir üst Parlamento etrafında birleşebiliyorlar.
Balkanlardaki, Ortak tarih, ve ortak dinden gelen insanlarımızın, modern Batılı bakış açılarına en yakın din anlayışı gene de Türkiye'deki "Laik" anlayıştır.
Bu büyük gücün "Türk merkezli" Lokomotivi Bulgaristan Türklüğüdür.
En çok Türk'ün yaşadığı dil, edebiyat,folklor çalışmalarının yapıldığı TİKA ile ilişkileri iyi olan Bulgaristan Türklüğü bu organizeyi yapacak donanım ve alt yapıdadır.
Bu vizyona sahiptir. Esasında, böyle bir misyon yüklenmeye de mecburdur.
Bu Bulgaristan'da yaşayan genç nesil için de, acılar yaşamış geçmiş nesilin huzuru
için de gereklidir.
Türkiye Cumhuriyetini burada güçlü işadamı, siyasetçi, eğitimli eski bütün Balkanlıları tez elden bir çatı (Konfederasyon) altında toplayıp "Balkan kurultayı" ile
ilk adımları atmalı.
Asgari müşterekleri, öncelikleri ,..ihtiyaçları tesbit edip çalışmayı başlatmalı.
Bunun ihmale gelecek bekleyecek hali yoktur.
Bu konuyla ilgili kendini Türk, Arnavut, Boşnak,Torbesh, Pomak ne diye ifade ederse etsin katkı vermeli,
elini taşın altına koymalıdır.
Gerekirse başını da...

Saniye Sütlü




Geçen hafta Sevgili Hasan Kurumanastırlı kardeşimin paylaşımını kendi sayfamda paylaştım. ( http://www.kktcmanset.com/hd.asp?id=34080&%2Fkibris-manset%2Fgenc-mucahitler-dernegi-turk-ajansi-kibris-degisimini-kinadi.html ...).
Açıkçası yoğunluktan içeriğini dahi okumaya fırsatım olmamıştı.
Hâl böyle iken bir kaç gün önce Ada'da ki sert çocuklar Sabih Samur hakkında bu yazıdan ötürü ileri geri konuşmuşlar.
Beni K.K.T.C. düşmanı ilan etmişler.
TAK'ı arattırdım. Böyle bir konudan haberleri olmadığını söylediler.
Şimdi buradan sesleniyorum: Arkamdan konuşan sert çocuklar!
Fotoğrafta gördüğünüz sancak benim İkinci Sancağımdır.
KKTC ile arama girecek daha anasının karnından doğmadı!
Ben Ada'da partiler üstüyüm.
Atanmış bürokratlar gelip geçer.
K.K.T.C. ise payidar kalacaktır.
Bende K.K.T.C.'nin bir NEFERİYİM.

Saygılarımla

Sabih Samur


------------------------------------
FACEBOOK YORUMLARI
------------------------------------

Hasan Kurumanastırlı SAMUR aylesinin kim ve kimlerden olustugunu bilmeyen sert cocuklar sadece sizin cahilliginize verecem dizecegim amma cahil insanlada deyilsiniz.olay bu sert cocuklarin makam ve siyasi canak yalayiciligndan baska birsey olamaz.GENC MUCAHITLER adina yaptigim TAK la ilgili basin aciklamamla ilgili sikintisi olan benimle istedikleri bir kanalda canli yayina otursunlar eger bukadar sert cocuklarsalar hotri meydan .

Sabih Samur Genç Mücahitler Derneği ve Hasan Kurumanastırlı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bir gerçeğidir. T.C.'nin gözbebeğidir.
Eğer bir şeyler yazıyorsa mutlaka arkasındadır ve belgelidir.


Sabih Samur  http://www.kktcmanset.com/hd.asp?id=34080&/kibris-manset/genc-mucahitler-dernegi-turk-ajansi-kibris-degisimini-kinadi.html

www.kktcmanset.com
Genç Mücahitler Derneği,Türk Ajansı Kıbrıs Hakkında Basın Açıklaması Yaptı.
 
Saffet Soykal KKTC'nde nedense belli malamlara atananlar hatta vekaleten getirilenler arasında bu toplum ve KKTC için şu anda bir sosyal sitede bedava hizmet veren bendenize Kıbrıs Rum gazeteleri üzerindeki çalışma ve incelemeleri bittikten sonra - bir gün önceki sayılarını ödünç alıp gerekli çalışmaları yaptıktan sonra yeniden iade etrmek istedim. Önce BRT'de Müdürün danışmanı görevine atandıktan sonra daha önce sorumlusu olduğu Rumca bölümündan ayrılan bir bayan çalışan bölümdekilere emir vererek bana Rumca gazeteleri, kurumda dahi kimseye mani olmadan, bir masada incelememe izin vermediğini açıkladı. Aynı şekilde TAK Ajansına vekaleten atanan müdür da bir gün önceki Rumca gazeteleri aynı akşam üzeri mesai bitiminden önce iade etmem koşuluyla ödünç almama itiraz etti. Ruma boşuna ayda 850 TL mi ödettirecekseniz? diye sorduğum zaman, gün içerisinde gazetelerin iade edileceğini söylememe rağmen, bunları ödünç dahi bana veremeyeceğini belirtti. Hani birlik beraberlik ruhu diye sormadan geçemeyeceğim.

Saffet Soykal Bir de milliyetçiliğinden en son kuşku duyulacak, profilinde TC bayrağı nyanında daima ve mutlaka KKTC bayrağını da bulunduran Sabih Samur gibi Kıbrıs sevdalısı bir kişiye dil uzatan kendini bilmezler veya adadaki deyimimizle 'gendini bilmezler' bu defa onu yıpratmaya kalkıştılar. Hem de TAK Ajansı çevrelerini de kullanarak. Yazık ettiler. Kendisi hiçbir menfaat gütmeden Kıbreısâ hizmet eden Sabih Samur'a ithamda bulunmaya yeltenen bu kendilerine bilmezler otursun da bu milliyetçi dostumuzu daha iyi değerlendirsinler. Sağ sağol varol Sabih dostum. İcraatın meydanda sana laf atıp ithamda bulunan, seni karlayanlar utansın.





Tarih boyunca, Türklerin en büyük dostu da hasmı da maalesef gene Türkler olmuştur.
Timur, Beyazıt'a,..Yavuz Selim Şah İsmail'e..beylikler birbirine..Sonra;..taht kavgaları
sebebiyle bölünmeler.
Şimdilerde, "Tarih gene tekerrür ediyor". 
Oysa "ibret alınsa tekerrür eder miydi ?
Macedonia'da % 50 Müslüman,..% 50 Hristiyan.
Müslümanlar: Türk, Boşnak, Torbesh, Arnavut ve Çingene. Ayni camiye giden, ayni kıbleye dönen, ayni mezarlığa gömülen, birbirlerinden kız alıp-veren, akraba olmuş bu Müslümanlar 3 yıl önce 16 partiye bölünmüştü. 
14 Arnavut 2 de Türk partisi
olmak üzere.
Tabii, kaçınılmaz sonuç tecelli etti. % 50 nüfusa sahip bu Müslümanlar, parlamentoda
olmaları gerekenin neredeyse yarısı kadar temsil edildiler,..edilebildiler. Rakamlarda ( % 2 ) (% 2 -)hata etmiş olabilirim..
Ayni hata şimdilerde Bulgaristan'da yaşanıyor..Maalesef 747.000 resmi seçmeni
olan Türk: (Türk, Pomak, Alevi, Gagauz, Deliormanlı, Kırcaali'li) diye bölünüyor.
Daha başarılı olmak, daha eğitimli olmak, hizmette daha önde olmak noktasında rekabet edeceklerine;.."Benden olsun Çamurdan olsun" düşüncesiyle, kasaba, köy , bölge, mezhep, din eksenli bölünmeler yaşanıyor..
Şimdi bir de : "Dal'cı -Mestan'cı"
bölünmesi noktasındalar. Fazladan,.."ajan, eski komünist " suçlamaları, ve bel altı vuruşları da, bu iki siyasi parti arasındaki uçurumları derinleştiriyor.
Bunları yazmaktan mutlu değilim,çok da rahatsızım ama bunlarda yazılmalı ve konuşulmalı.
Türkiye'deki 1978 ve 1989 göçmenleri ayrı bir alem ayrı bir fasıl. Bir kısmı Bulgaristan'la bütün bağlarını koparmış, burada ev -bark-mülk sahibi olmuş.
Emekli olmuş, kendini riske etmeyen. Orada yaşadıklarını, "Belene" ve diğer Cezaevleri, sürgün , işkenceleri.."Türkan" bebekleri,.."Aysel'leri" unutmuş, balık hafızasına sahip..
Oradaki acı tatlı hatıralarını, babasının mezarını, geçmişten gelen vatandaşlık haklarını terk etmiş..
Bir gecede 30 kg yükle yola çıkıp;..bütün geçmişini silmiş insanlar..
Elbette çok samimi çok idealist, mücadeleci olanlar var..ama genede bu kitleyi mücadeleye sokamıyorlar.
Oysa burada emekli olmuş insanlarımız Bulgaristan ve Türkiye arasında kültür köprüsü olabilirler. Zamanı, eğitimi, hatta Bulgaristan'da yaşayanlara göre, daha da ekonomik rahatlıkları sebebiyle çok şey yapabilirler.
Dün Bulgaristan'da, DİL, İSİM, DİN , SÜNNET diye ölümü göze alan insanların bugün,
Bu konularda daha ilgisiz olması (anadil konusunda dilekçe veren 7000 kişi) yüreğimizi yakıyor. 
747.000 de 7000
Halbuki dil: Orada bizim kimliğimiz, bayrağımız, birbirimizi tanıma, iletişim aracımız. Dil yoksa;..kimlik yok..siz yoksunuz.
Özetle: Siyasetçi dil, eğitim, ve kültüre ilgisiz kalırsa; vatandaş siyasete ilgisiz kalır..
ve bu bölünme Türk dışında herkesin işine yarar.

Saniye Sütlü

 

 



 
"Su akar yolunu bulur" demiştim...
"Cin şişeden çıktı."
Artık o cini şişeye kimse sokamaz.
30 yıl önce kimse, Sekel, Gagavuz, Buryat bilmezdi...
Kırgız Türkmen bile uzak hayaldi...
Artık Doğan'a, Dal'a, Erdoğan'a rağmen, Amerika ve Çin'e rağmen, dünyada bir Türk heyecanı var...
Bir Türk Birliği heyecanı...
Biz halkin gelecegi halkin elini birakilamayacak kadar degerlidir!
SIYASETCILER onun icin var.
Bulgaristan Türkleri icin neyin iyi oldugunu düşünüyorsak, onu HEDEF belirleyelim!
Kimin harcadiginin önemi yok .Mucadelemizi oldugu yerde verelim.
Beraber!!!
Ayrilmak, sadece kaybolmaktir, gitmektir.
Mucademizi Türk Partisinde verelim. Türkler icin kalarak olsun biz gidince ortalik ite kopege kalmasin.
Bir tavsiyem var genc Türklere!
Macchiavelli'nin "The Prince" kitabini tekrar okusunlar.
Amacimiz sabit ama stratejimiz degisken olsun .
TÜRK PARTISI'NDE BULGARISTAN'DA gorev almaliyiz.
Degistirme gucumuz olsun diye...
Osmanli niye bizi burda erlestirdi ve simdi yalniz kaldik ?

Bulgaristan, Turkiye filan degismez
Muhim olan oyle bir milleti Timur'u da filleri de kovalayacak duruma getirebilmek!!!
Saniye Sütlü

 
Bu an hiç bir zaman unutulmayacak!
Not alınmıştır.














DORUKTÜRK TV'de yayınlanan MEMLEKET MESELESİ programının 10 Nisan 2013 tarihindeki konuğu Şahlanış Hareketi Lideri Murat Altun'du.
















Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde bugün seçimler başladı. Oy verme işlemi akşama kadar devam edecek. Size bu seçim haberlerini elde ettikçe ve 'Exit Poll'^denen bazi verilere dair açıklamalar da yapıldıkça siz izleyenlerimizi gelişmelerden haberdar edecek ve ihtimallerden sizi bilgilendireceğim. Bir ilk tadımlık bilgi, bugünkü Rum seçimlerinde favori olarak gösterilen kendi partisi DİSİ ve kendiine destek veren DİKO partisince desteklenen ve büyük kazanma şansını elde eden Nikos Anastasiadis'in, Türkiye'nin AB Bakanı ve başmüzakerecisi Egemen Bağış'a bir mesaj gönderdiği konuşuluyor. Anastasiadis'in bu mesajında, TÜrkiye'nin AB ortaklı hakkını kazanması için müzakere başlıklarının açılması, daha doğrusu Türkiye'nin bir adım daha ileriye gidebilmesi hakkını elde etm esi için, artık Brüksel'a karşı ilişkiler kitabının açık olan ve hiç ilerleme kaydedilmeyen sayfasını çevirerek Türkiye'nin daha uygun tutumlar sergilemesinin gerektiğini söyledi. Tabii bugünkü Rum Başkanlık Seçimlerinden sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimini kendisi temsil edeceği için onun bu davranışının devamı beklendi. Dün akşam bu konuda yorumlar gelmekte gecikmedi. Meğer Anastasiadis, kendi tarafının hangi davranışları uygulaması gerektiğini kabul ederek olumlu bir adım atacağı yerde ona buna tavsiye ederek seçmene göz kırpmaya çalıştı. Anastasiadis, haddini aşarak Türkiye'nin, dolayısıyla Kuzey Türk Cumhiyetinin, 'sayfayı çevirdikten sonra, Türkye-AB Ortak Protokolünü uygulamaya koymasını, Türkiye'mizin ne yasal ne de anayasal olan Makarios zorbalığının yıktığı ve Türkleri bütün hak ve makamlarından, işlerinden - bir din adamına hiç yakışmayan zorbalıkla alt üst etmesine aldırmadan - Rum Yönetimini Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımamızı talep etmektedir. Son talebi de - ortada ne fol ne de yumurta varken - Türk tarafının bir adım daha geriye atarak kapalı ve Türk denetiminde olan Maraş'ı açmaya çağırmaktadır. Ama Maraş'ın yarıdan büyük bir kısmı İngilizlerin kendi sömürge daresinde yasal olmayan yollardan tapu verilen bölgedir. Vakıf mallarına saygı göstermeyen ve onları Rumlara peşkeş çeken sakat zihniyete de, Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin boyun eğmesini istiyor. Buraada, Anastasiadis'e, Kuzey Kıbrıs'ta yaygın olarak kullanılmakta olan bir deyimi tekrar etmek gerekiyor: Bak bayım biz olmayacak duaya boş yere 'amin' demeyiz şeklinde cevam veririz. Eğer pallikaryalığa başvuracak olurlarsa da ona göre cevabımız vardır: MOLON LAVE (Sıkıysa gel de al. Fanatik Rum basınında (Politis Gazetesi) dün bu olay Anastasiadis'in neredeyse Türkiye'ye meydan okuması şeklinde takdim edildi. DİSİ Partisinin EOKA'nın baş destekçisi, önce İngiliz Sömürge İdaresi, sonra Türklerin haklarının eksiltilmesi ve nihayet Türkleri tehdit ve sindirme yollarına sapmaması konusunda bir hayli temkinli yayın yaptı. Kıbrıs Rumlarının kendileri Türklerin gaspettikleri haklarından bir zerresini bile iade etmezken, bizden tüm taleplerini peşinen kabul etmemizi istemesine bu partiden AB Parlamentosuna milletfvekili seçilen Antiğoni Papadopulu da seve seve katılıyor. Demek istediğim şu: Bu seçimleri eğer Anastasiadis kazanırsa, Kıbrıs konusunda pek bir çözüm umudu ortaya çıkmayacaktır. O takdirde de BM, AB ve tüm diğer uluslararası kuruluşlar, Kıbrıs konusunda dörtlü bir konferansa çağrılmalı ve batı alemi de artık her şeye OHİ (Hayır) diyen Rum- Yunan ikilisine KATSE KATO (Otur yerine) diyerek 48 yıldır kuvvete dayalı olan isteklerine, makul yola dönerek uzlaşma yöntemiyle çözüme kavuşturmalarını söyleyerek ellerini artık masaya vurmaları kaçınılmaz olmaktadır. Rum-Yunan ikilisi baş belası kesildikleri AB'den para dilenirken bir de şartlar ileriye sürmemeli. BM ve AB buna izin vermemelidirler. Yoksa taksim bunca yıl süren Rum-Yunan bağnazlığının sonucu olarak kaçınılmaz olur. Saffet SOYKAL

Bizim Bulgaristan Türk topluluğumuzda çok iyi niyetli ve temiz kalpli insanlar var.Bir zamanlar aktif siyasetin içindeydim. HÖH'ün içinde de iyi insanlar var. Tek Türk partimizdi, bizim için çalışıyordu, ben de vaktinde bu parti için canla ve yürekle çalıştım. Türklerimiz için çalışıyorduk, ama daha sonra bizim aramıza Bulgarları da kattılar. Biserov'lar, Sonev'ler, Kostadinov'lar... Bu arada bizim bazı siyasetçilerimiz, para için, kendi çıkarları için kendilerini satmaya başladılar. Bu bir acı gerçektir. Vekillerimiz birer kukla oldular.Yeni kanun ve yasalar peşinden koşturacaklarına, susmayı tercih ettiler...Benim içim artık doldu ve taştı; "Hey güzel Halkım,artık işsiz ve gücsüz durma, okulsuz, dinsiz ve kültürsüz kalma. Kurt sofrasında olanlara asla güvenme." Bugün, halkım işsiz ve gücsüz, benim boğazımdan nasıl ekmek geçsin ki. Ben bundan dolayı partimden istifa ettim. Halbukü bu partiye emek verdim, para verdim. Helal olsun, ben alanlardan değilim, verenlerdenim. Bazıları diyor ki, o tek partimiz, tek dimiz, fakat neden yolsuzluklara karşı susuyorsunuz, neden hakkınızı istemiyorsunuz, kendiniz için değil, gençlerimiz, torunlarımız için. Ben bir Türküm, Bulgarı da sayarım, ama asla onun kölesi olamam. Ben sözümün eriyim. Kimseden yılmam ve korkmam. Beni tanıyan bilir. Ne Doğan'a, ne Kasım'a, ne de yüce Allah'tan başkasına, bir borcum yoktur. Ben doğruluk için varım. Hakkımda iyi konuşanlar da olabilir, rkamdan kötü şeyler de konuşabilirler. Sağolsun, herkes! Şu an ben kimseyi desteklemiyorum, ne Doğan'ı, ne Kasım'ı, ne Bulgaristan'daki başka siyasi güçleri, ne de sivil toplum örgütlerini, aynısı Ana vatan'daki göçmen derneklerimiz için de geçerlidir.Özgürüm düşüncelerimde ve yazdıklarımda. İnternet aleminde çeşitli gruplara üyeyim. Bana en çok yönlendirilen soru; "Kimin tarafındayım, kimi destekliyorum? "Hiç birisini, ne Memleketim Bulgaristan'da, ne de Ana vatan'ım Türkiye'de. Çünkü ben halkımızın yalnız bırakıldığına inanıyorum, kendisinin kimseye bir güvencesi kalmasığını görüyorum. Ben barıştan, dostluktan, birlik ve beraberlikten yanayım. Türkçülük için varım! Çocuklarım ve torunum için varım. Ne mutlu Türküm diyene! Saniye Sütlü

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bölgesinde başkanlık adayları söyleyecekleri son sözleri dün söylediler. Bugün artık seçim yasakları başladı. Yarın da söz seçmenin olup bu çekişmeleri noktalayacaktır. Arkalarında sağlam destek (DİSİ ve DİKO partileri, SEK SAğcı Sendikaları federasyonu ve diğer kuruluşlar) bulunan Nikos ANASTASİADİS, AKEL, Hristofyas, Solcu İşçi Sendikaları Federasyonu, Solcu Dadın Dernekleri POGO vs) desteği bulunan, kısa süre Sağlık Bakanlığı yapan Stavros MALAS ve EDEK Partisi Başkanı ve şimdiki Rum Meclisi Başkanı Yiannakis OMİRU ve Merkezdeki bazı kuruluşların destekledikleri Yiorğos Lillikas başlıca yarışmacılar olacaktır. Faşist Rum Ulusal Halk Cephesi (ELAM) destekli veya daha küçük grupların desteklediğiğ, seçilme ümitleeri olmayan birkaç aday daha vardır. Bunlar beyhude ve ümitsiz heveslerle yarışacak olan zayıf adaylardır. Dört yıldır iktidarda olan Dimitris HRİSTOFYAS'ın başarısız olduğu genel kanaat sonucu bu kez adaylık koymadı. Dün akşam üzeri, seçim yasaklarının başlamasından biraz önce yarım saatlik bir konuşma yaparak rakipleri ve çekemeyenlerinin iddiaları aksine çok başarılı bir görev süresi gerçekleştırdığını iddia etti. Sık sık ağlamaklı konuşmasıyla Hristofyas'ın Rum Yönetimi Başkanlık süreci de kapanmış oldu. Güney Kıbrıs'tan ayrılmayarak veya sonradan gidip iş bulan ve çalışmaya başlayan dolayısıyla oy kullanma hakkı bulunan 604 Kıbrıslı Türk'ün yarınki seçimleerde oy kullanacakları açıklandı. Tabii her seçimde olduğu gibi, Güney Kıbrıs'ta da seçimleri kimin kazanacağı hususunda çeşitli anketler yapıldı. Bunlara göre, güçlü DİKO oylarını da kazanan zaten güçlü DİSİ Partisi Başkanı Nikos ANASTASİADİS seçimleri kazanarak Cumhurbaşkanlığını alacaktır. Bu durumda Yiannakis Omiru yerine Ermeni asıllı KAROYAN da büyük bir ihtimalle Rum Temsilciler Meclisi Başkanlığına getirilecektir. Çekişmeli, tartışmalı ve kavgalı geçeceği daha şimdiden belli olan Rum Başkanlık seçimlerine 'Düzeni sağlamak için', 880 polis memuru ve müfettişinin görev alacağı büyük çapta çatışmaların çıkması dfurumunda da Rum Ordu Birliklerinin teyakkuza geçirilecekleri öğrenilmiştir. Şurası bir gerçektir ki, her üç adaya da destek veren güçler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 1964-1974 yılların arasında Türklere karşı sürdürdükleri soykırım kampanyası sonucunda, aynen Girit'te, Batı Trakyada ve diğer bölgelerde yunanlıların uygulamalarının benzerini başarıya ulaştırarak Kıbrıs aasını da bütün olarak Yunanistan'a bağlama (İlhak) gerçekleştirmek için buna izin vermeyen Kıbrıs Türkleerinin kanını döktüklerinden hiç söz etmeyerek, anavatanımızı işgalı mazisi tertemiz Mehmetçiklerimizi de vahşetle itham edecek kadar gemi azıya aldılar ve bu kışkırtıcı politikalarla Rum Halkını, özellikle gençleri - kilisenin de yardımı ile zehirlediler. Rumlar, büyük ölçüde Ortodoks-Hıristiyan çevlerine, Amerika'daki güçlü Yunan Lobby'sinin, İngiltere'de yerleşmiş güçlü Yunan varlığının Rum kilisesi, Rusya, Çin, güçlü Ermeni Diasporasının desteğiyle 2004 yılına kadar rahat olan Rumlar, BM Genel Senreteri Ban Ki MOON'un hazırladığı iki bölgeli federasyon kurulması Planını da reddettikleri 2004 yılından sonra fire vermeye başladılar. Rumlar hala adanın tümünü ele geçirmek ve 1960 Londra-Zürih Anlaşmalarıyla sağlanan dengeleri reddetmek ve kendilerinin egemen ve idareci, Kıbrıslı Türk Toplumunun da uşaklarının olacağı bir düzende ısrar ettiler. Hala da ediyorlar. Hristofyas '2 bölgeli anlaşma taraftarı politikaları destekleyelim sorunu çözelim' sözünü her ettiğinde, fanatiklerin saldırısına uğradı. Onu başarısız kıldılar. Seçimlerden sonra bütün göstergeler ve BM Genel Sekreterinin Özel Temsilcisi Alexander Downer'in de işittirdi, Türkiye Cumhuriyetinin de Kıbrıs Türklerinin de Türkiye, Kuzey Kıbrıs, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın katılımıyla Uluslararası dörtlü Kıbrıs Konferansı yoluyle çözüm aranması gündeme gelecektir. Rumlar eğer bunu da reddederlerse Kıbrıs bugünkü sınırlar esas alınarak kesin taksim edilecektir. Rumlar artık kendilerine gelmeli, Yunanlılar da onları pek azdırmalıdır. Saffet Soykal

BAŞLICA SORUNUMUZ İŞSİZLİK

Gönderen SABİH SAMUR | 10:24 ÖÖ | , | 0 yorum »

Artık olaylara düz bakmalı şası bakışlarla bir yere varılamayacağını kesinkes anlamalıyız. Memleketimizin en büyük sorusunu işsizliktir. okullaarımız her yıl yüzlerce mezun veriyor. Ama iş yok. Her yıl bu mezunlar bir ordu meydana getirdiler. Durum çok vahim. Heer gün kapılarının önünden geçerken selâmlaştığımız bir küçük bakkaliye çalıştıştıran bir ana ve oğluı. Oğul 30 yaşlarında işsiz. Sandayeyi çekip annesinin yanına sokuldu. Kadın açıkgöz. İşsiz olan oğlunun öyle sessiz yanına yavaşça sokulmasının arkasının ne geleceğini tahmin edebiliyor: Yine para isteyecek. Kadının bakkaliyesinde zaten çok az malzeme kalmış. İş yok güç yok. Müşteri derseniz Hak getire. Kötü ekonomik durum herkesi etkilemiş, para yok. Devlet yeni iş alanları açamıyor. Adada yatırım yok. Ambargo ve kısıtlımalar halkı artık bunaltmış durumda. Kadın 'sokulma bana. Senin maksadını biliyorum' diye bas bas bağırıyor. 'Yine para isteyeceksin. Ama artık bende de para kalmadı oülum' diyen kadın göz yaşlarına boğuluyor. Oğlu ise 'Bağırıp çağırma be ana bana. Ne yapayım yani? Dün de düz işçilik olsun da elime cep harçlığı geçsin diye dolaştım durdum. bulamadım. Hırsızlık mı yapayım? Banka mı soyayım? Cinayet mi işleyim?' diye anasına cevap veriyordu, yalvarırcasına... Vatandaşın durumu bu. Peki ülkede ne oluyor? Ülkemize Türkiye'den denetimsiz göç geliyor. Onlar çok ucuza da çalışıyorlar. Oteller, Kumarhaneler ve TC sermayesi ile kurulan Radyo-TV'lerin biri battı. Ha kapandı kapanacak, satıldı satılacak. Çalışanlar ise Türkiye'den ithal ediliyor. Asgari ücretle çalıştırılıyor. Diksiyona dikkat edilmiyor. Ekrana yakışıp yakışmadığına önem verilmiyor. İşte millet yayında görsün yeterli oluyor. Peki diğerleri ne yapıyor? Onlar da zaten 'İstihdam devlet politikasıdır' diyerek kadroları kabartmış, devlete ek külfeet getirmiş. Devlet de parayı nereden bulup ödeyecek Türkiye'nin yardımına bakacak. Ama nerede yardım? Nerede yatırım? KAynak kurudu. Musluklar kısıldı. Bu durumda idarecilerimize istihdam yaratmak görevi düşüyor. Ama İktidar koltuk kavgasında. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanları verdiği yemekte biraraya topladı. Gçrüşmeler yaptılar. Görüş ayrılıklarını tartıştılar. Sonra da Cumhurbaşkanı Eroğlu, aradan çekilerek Başbakanın Bakanları ve UBP Üst Yöneticileri toplayarak hüKümetin Yargıyla ters düştüğü ve itaatsizlik içinde olduğu UBP Kurultayının tekrarlanması meselesini ele alarak çalışmalar yapma acil görevi ile başbaşa bıraktı. KKTC politikalarda, çeşitli köklü değişiklikler yapılası kaçınılmazlık arz etmektedir. Bir defa bölgecilik baskılarının ortadan kalkması ve KKTC'nde tek bir seçim bölgesi olmalıdır. Vatandaşlar bölgelerinde iş yapmayanları seçerek Cumhuriyet Meclisine göndermemeleri ve bölgelerde de seçmenler 'Bizim seçtiğimiz Milletvekillerini de Bakan yapacak mısınız?' gibi taleplere göre iş yapma, Meclise gitmeyerek boykot uygulama yapamayacaktır. Öte yandan Meclis Toplantılarına katılmayarak nisap oluşmasını engelleyen bir zümre vardır. Bu da UBP'nin bulaşkan bir hastalığı haline geldi. Onu gören öbürü de gelmez. Meclis de toplanamaz. Cumhuriyeet Meclisi Başkanı Hasan Bozer bu konuyu müteaddid defalar eleştiri konusu yaptı. Olmuyor. O halde daha zecri ve sonuç verici tedbir almak gerekiyor. Peki o nedir? Milletvekillerinin toplantılara gelmeyenlerei için zabıt tutulmalı ve ay sonunda o kadar gün maaşlarından kesilmelidir. Bakalım bir daha Cumhuriyet Meclisi toplantıları nisap oluşmadığından eertelenir mi. Bir de başka partiden seçilen ancak Bakanlık vaadedilerek Milletvekileri transeri meselesi vardır. Bu da seçim sistemimizin ayıplarından biridir. Bir de iktidardaki kadronun, daha önce saflarından kovduğu Milletvekilleri vardır. Hükûmet sıkıyı görünce 'Tükürüğünü yalar' misali o milletvekillerini geri saflarına çağırarak şimdi Milletvekili sayım artmış ve ben de koltukta güçlenmiş durumdayım havalarına giriyoır. Şurası bir gerçektir ki 1974 şartlarındaki anayasa, pasrtiler yasası, alışkanlıklar artık kesinkes değişmelidir. Böyle bir davranış, başta Meclis Başkanı Hasan Bozer olmak üzere çeşitli kesimleri çok memnun edecektir. Som olarak Türkiye'den cebine 50 TL ile adaya gelmeler durmalıdır. Elçiliğimizin bu işlere müdahale ederek, potansiyel hırsız veya mafya eğilimlere KKTC yolgeçen hanı yapılmamalıdır. Saffet Soykal

Çok sevdiğimiz sanatçımız, Ferdi Özbeğen'imiz aramızdan ayrılarak,Hak'kın rahmetine kavuşmuştur. Rahmetle anıyoruz. Sabih Samur

O bir eş ve babaydı, O bir vatan evladıydı. Vatanını sözde değil derinde sevendi. Askerdi. Her daim vazifedeydi. Fenerbahçeliydi. Tekstilciydi. Arkadaşımız ve can yoldaşımızdı. Velhâsıl adam gibi adamdı! 15 Ocak 2013; Atilla Yılmaz artık ebedi istirahatgâhında. Nurlar içinde yat güzel insan. Allah rahmet eylesin. facebook yorumları: ......................... Vedat Dindar: Mekanı cennet olsun dostumuzun.Vatansever dostumuzu vatan uğrunda kaybettık. Ertan Macit: Vatan evladı olan herkes bizim de büyüğümüzdür. Vatanını sözde değil özde seven herkes bizim canımızdır. RABBİM, yüzümüze gülüp de arkamızdan örgütçülerle OTURANLARDAN ETMESİN. ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN. VATAN SAĞOLSUN! Hülya Cankaya: Nurlar icinde yatsin.Cok üzüldüm .(((((( Bahadır Vatansever: ATİLLA ABİM BİZLER SENDEN GÖRDÜK VATANA SAYĞIYI SEVGİYİ NE DESEM BOŞ VATAN SAĞOLSUN SABİH SAMUR YUREĞNE SALIK BİZE DOST OLAN ŞİMDİ HERKEZE DOST ALLAH YAPTIKLARINDAN RAZİ OLSUN.. Havva Bilal: Allah Mekanını cennet eylesin Saffet Soykal: Yattığı yer nur, mekanı da cennet olsun inşallah.